Rüzgârlar döktüğü yapraklar için asla pişman olmamıştır…
Fatih TEZCE’nin kaleminden..
Rüzgârlar döktüğü hiçbir yaprak için pişman olmamıştır…
Rüzgârlar salladığı ağaçlardan dolayı asla pişman olmamıştır…
Bir nehir akarken toprağını yaladığı hiçbir köyden özür dilemez…
Beyaz bir bulut mavi göğü kapattı diye hiçbir zaman kuşlardan özür dilememiştir…
Günebakanlar toprağa yakın olduğu için; gül çiçeği toprağa başını eğdiği için hiçbir su damlasından özür dilememiştir…
Ben de öyle…
Mevsimler sırayla geçerler insanların üzerinden…
Bazen bir yağmur dikilir önümüze, bazen bir güneş, bazen de gölgeler…
Hiçbir mevsim bir sinema şeridi gibi çevirdiği dünyanın başının dönmesinden pişman değildir…
Aylar peş peşe takip eder birbirini…
Hiçbirisi sırasını kaybetmediği için rüyaların birbirine karışmasından dolayı pişman değildir…
Günler, çivi gibi çakılır durur da takvim yaprağında, duvarlara verdiği gözyaşından dolayı pişman değildir…
Kaldırım taşları her gün binlerce kez sildiği ayak izinden dolayı pişman değildir…
Dondurma dükkânlarıyla dolmuş caddeler bir yığın kalabalığı her gün öğüttüğü için pişman değildir…
Yıkılan binaların yerlerinde esen yeller, hala çocukça estiği için pişman değildir…
Bisiklet tamircileri şehri her gün renklendirdiği için pişman değildir…
Bemeks bisikletleriyle ırmağa kadar uçarak giden çocuk eve terli gittiği için pişman değildir…
Kar yağınca sualsiz evden sıvışarak üşüdükten sonra sobanın arkasında kedisiyle birlikte kıvrılan çocuğun ve kedisinin tırnaklarının sızlamasından dolayı yağan karlar asla pişman değildir…
Ay ışığıyla ırmağın gidişini izleyen gece asla pişman değildir…
Denizlere kollarını açarak ulaşan gemiler ardında bıraktıklarına kavuşmak için gittiklerinden dolayı asla pişman değildir…
Bir martı bir çocuğun simidini elinden kapıp, yuvasına taşıdığı için asla pişman değildir…
Ben de öyle evet…
Şu ana kadar yaptıklarımdan dolayı aman dilemedim hiçbir sözcükten…
Lügatime “keşke” kelimesinin girmesine izin vermedim…
Öyle bekledi boyunu bükük cümle kapısının loş girişinde…
İçeri giren kelimelerim aydınlattı beni…
Sen de öyle evet…
Biraz kindar çokça acemi bakışlarını bugün de yakaladım…
Salmadım ama… Gün boyu gezdirdim cebimde…
Gece oldu da o zaman serbest bıraktım biraz kindar çokça acemi bakışlarını…
Ve şöyle tavsiyede bulundum sana: ”Esirlik de özgürlüktür, şimdi kaybettin işte özgürlüğünü”…
Biraz kindar çokça acemi bakışlarını her gün yakalıyorum…
Sen farkında değilsin…
Kimse farkında değil…