DENİZ ÜZERİNE YAZILAN
Fatih TEZCE’nin kaleminden..
Ben kalbinden su almış bir kayıkla bekledim seni.
Kayık su aldıkça kalbinden, ben de gözlerimden aldım suları.
Bu durumu martılar yağmurun yağması, denizler gözyaşının dökülmesi zannetti.
Geceydi ve tüm renkler zifiriydi.
Deniz feneri dikildi gözlerime birden.
Çekip kurtarmak istedim seni.
Denizi tam ortasından yırtarak deniz fenerinin geceleyin yanıp sönen kırmızı uykusundan kurtulup seni gözlerime almak istedim.
Bu inatlaşma sabaha değin sürüp gitti.
Geceydi ve tüm renkler zifiriydi.
Sonra bir martının çığlığını, köpüre köpüre ayaklarıma sarılan dalgaların yalnızlığını, ha düştü ha düşecek diye korkuyla seyredilen güneşin gurup vakti kızıllığının sahildeki kumları utandırırcasına pespembe edişini defterime not etmiştim.
Deniz üzerine yazılmayanları o gün defterime böyle yazmıştım.
Gece artık gitmiş; sabah, kollarını bize açmıştı.
“Denizler neden hep mavi olur bilmiyorum.
Gözlerinin renginden mi, gökyüzünün ağlayarak kendini boşluğa bırakmasından mı?
Bildiğim şu ki, deniz bugün de mavi” diye içimden geçenleri ulu orta söylemek istemezdim açıkçası.
Söylemedim de zaten.
Denizle birlikte büyüyen dalgalar balıkçı teknelerini sallandıra sallandıra uyuttular.
Rıhtımdaki güller kurudu, yanaklarını camlara dayamış bir adam gözlerini yumdu, sahilde unutulan bir çift terlik suya karışarak gözden kayboldu.
Deniz üzerine yazılanlar suda çırpınıp boğuldu.
Denizler, yemyeşil saçlı servi ağaçlarını beşikte büyütür gibi büyüttüler rüzgârlarıyla.
Büyüyen ağaçlara yaslanmış gündüzler sessizliğe büründü.
Üzerine bir şeyler aldı akşamlar incecik de olsa mevsimden- gece belki üşüyecekti akşam-
Belki üşüyecek olan bendim, o yüzdendi benim akşamlara sığınışım.
İnsan bazen hiç kimseyi rahatsız etmeden sessizce ağlamak ister.
Ama bunu kimse bilmez.
Şairler bu duruma şiir, “kimse”ler ise delilik der…