Dolar 34,5424
Euro 36,0063
Altın 3.006,41
BİST 9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Yağmurlu
İstanbul
19°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 11°C
Sal 12°C

Asri Pazartesiler

Fatih TEZCE’nin kaleminden ‘Asri Pazartesiler..’

Asri Pazartesiler
REKLAM ALANI
5 Kasım 2018 13:38

Bugün Pazartesi…

Bu şehrin hafta günü…

Yani tanışma günü…

Şehir çok kalabalık…

Minibüsler ve traktörler üzerinde şehre giriyor insanlar…

Önce Sebze Hal’ine sonra Küçükpazar’a çoğunluğu Beşyol’a gidiyor…

Bir çocuk da baba şefkatinden olsa gerek, yüzünde tebessümle babasına bakarak okul kapısından giriyor…

Mavi renkli demir kapı…

Sonra simitçi sonra baloncu sonra güneş giriyor şehre…

Şehir çok kalabalık…

Herkes sanki sen…

Herkes ne kadar da sana benziyor…

Herkes herkesin aynası sanki…

Herkes herkesin aynısı sanki…

Herkes herkesle büyüyor herkes herkesle yürüyor sanki…

Bu şehirde farklılık nereden başlıyor?

Bir adam çıkıyor mesela caddenin başından, yürüyor da yürüyor…

Güneşe doğru yürüyor yürüdükçe boyu uzuyor…

Yürüdükçe gölgesi uzuyor.

Gölgeler hep birlikte el ele uzuyor…

Dolmuş taksilerin beyazı, grisi, kırmızısı, yeşili de katılıyor bu gölgelere…

Ama insanlarda bir telaş…

Bu telaş nereye kadar, nereye kadar bu koşturmaca?

Cevher Dudayev bulvarının sonunda bir bayrak…

Devasa…

Çok yüksek…

Bayrak çok yüksekte, direği çok uzun…

Bayrak direği bulutlara kardeş olmuş…

Bayrağın da gölgesi var…

Gölgesi güneşle uzuyor…

Kırmızı siyaha karışıyor…

Evet, o caddenin solunda devasa bir mezarlık…

Asri diyorlar şimdilerde buraya…

Asri yani modern…

Ölümün en modern hali yani…

Dolmuştan inenler buraya giriyor…

Az önceki okul kapısı gibi bir kapısı yok, demir kapısı yok, herhangi bir kapısı yok…

Herhangi bir kapı yok…

Herkesi alıyor içeri herkesi buyur ediyor…

Herkes bir gün buraya geliyor…

Arefe günleri daha başka burda…

Arefe günü kabristanlar insan açıyor…

Insanlar burada hüngür hüngür açılıyor, sonra eller açılıyor, Fatiha’lar okunuyor…

Aklıma yine aynı soru geliyor: bu koşturmaca nereye kadar?

Cevap işte karşımda; asri’ye kadar…

Asri yani modern…

Cumhuriyet’le birlikte mezarlıklara asri demişler…

Eskilerde kabristan denirdi. İstan yani ülke…

Örnek Macaristan…

Macarların ülkesi…

Macarlara ayrı bir ilgim var…

Sebeb? Bilmiyorum…

Döndüm şimdi kapıdayım…

Kocaman harflerle yazılmış: ASRİ MEZARLIK…

Asri yani modern…

Bu nasıl oluyor? Kelime Arapça, asır’dan türetilmiş…

ASR süresi var Kur’an’da…“Şüphesiz ki insan hüsran içindedir” 2.ayeti… Ey insan sözün, dilin konuştukların, eşin, dostun arkadaşların…

Yani sonu hüsranla biten hırsların nereye kadar?

Nereye bu gidiş?

Mezarlığa mı ,en son,evet?..

Mezarlık…

Asri, asr ile yan yana geldi…

Mezarlık için çok ideal…

Sanırım bilmeden doğru yapılmış…

Aslında kabristan yerine asri diye çoğulculuk hedeflemişler…

Nasıl çoğulculuk?

Sosyoloji neresinde bu işin?

Şurada, anlatalım: Müslüman, Hristiyan, Yahudi ne kadar cenaze varsa buraya gömülüyormuş… Adı bu yüzden asri…

Ama ben kabristan demeyi seviyorum…

Zaten bu şehir de öyle diyor, insanlar mezarlık diyor…

Mezarlıkta dua ediyor, önce tabi namaz kılıyor bir genç kız, başörtüsü beyaz, kot pantolon var biraz yırtık…

Eski mi hayır, şimdi modaymış iplik iplik sökülmüş kot…

Sökülen her bir iplik sanırım her bir güne tekabül ediyor…

Her gün bir iplik sökülüyor…

Her gün iplik iplik dökülüyoruz…

Her gün bir kalp daha ayrılıyor bedenden…

Her gün biraz da yaklaşıyoruz asriye…

Moda, yani yeni…

Yani asri…

Genç kız namazını kıldı…

Allah kabul etsin…

Karşıdan ney sesi geliyor…

Ney üflüyor ortaokul öğrencisi…

Mezarlığın karşısında yeni koskoca bir bina…

Hastane…

Odasından Kabristanı izliyor çocuk…

Çocuk ortaokul öğrencisi…

Ney sesi yel sesine karışıyor…

Vakit azalıyor…

Bir telaş herkes iş çıkışı…

Evlere gidilecek…

Akşama dizi filim var…

Dolmuşçu Mustafa şaşkın…

Mustafa İmam Hatip Lisesi mezunu…

Aklına şu soru geliyor:

Bu gidiş nereye?

Nereye gidiyoruz böyle, bu kadar insan nereye sığacak?

Bu şehir bu kadar insanı sığdırdı mı bugün?

Bu kadar insan en son nereye sığınacak? “- ilerde sağda inecek var” diyor yaşlı bir kadın…

Elinde kır çiçekleri…

Eşi çok severmiş…

Bahçesine hep bu çiçekten ekmiş…

Vasiyet etmiş…

Her gün gel her gün kır çiçeği getir her gün sev…

Her gün gelmiş her gün kır çiçeği getirmiş, her gün sevmiş…

Sevmek ne güzel bir eylem…

Eylem demek icraat demek…

Sağ yumruk, sol yumruk fark etmez, gökyüzüne meydan okusa yumruklarınız, yeşil parkalarınız ey özgürlükçüler; bu kadının merhum eşini her gün sevdiği kadar orijinal bir eylem olur mu yumruklu şovunuz?

Hayır olmaz…

Sevmek asridir, asırlar öncesidir, asırlar öncesinden seçmektir, asırlardır sevmektir…

Mustafa’nın dolmuş radyosu açık “asırlardır yalnızım” diyor Kayahan…

O da mülteci,

O da merhum…

Kabristan’a gelince radyoyu kapatır Mustafa imam hatipten öğrenmiş…

Kabristan’a her geçişinde uzaktan hepsine dua eder…

Ülkesine her gün dua ettiği gibi…

Kabristan…

Asri bir Ülke…

İnsanlar bu ülkeye iltica ediyormuş…

Bu pazartesi, bu telaş bu yüzdenmiş demek…

FATİH TEZCE

REKLAM ALANI