AÇ KALMAK MI, ORUÇ TUTMAK MI?
Sanırım beş – altı yaşlarındaydım. Sabahtan akşama kadar koşmuş, yorulmuş, soluk soluğa oynamıştım arkadaşlarımla. Annemin “kızım hadi çıkın artık, ezan okunacak birazdan” sözleriyle gün boyu oynadığımız oyunumuza ertesi gün devam etmek üzere ara verip koşar adımlarla çıkmıştım üçüncü kattaki evimize.
Eve girer girmez elinde kocaman bir borcamı masaya taşıyan annem;“Hadi hemen elinizi yüzünüzü yıkayın. Doğru masaya!” dedi. Benim peşimden eve giren kardeşim banyoyu kapmak istese de; müsaade eder miyim, hemen kaptım lavaboyu. Elimi yüzümü bir güzel yıkadıktan sonra geçtim masaya.
Memur evine göre oldukça güzel bir sofra beni bekliyordu. Annem “bekle” dedi. “Kardeşlerin gelsin, ezan okunsun, ondan sonra yiyeceğiz”
Anlayamadım önce. Masaya gelecekleri beklerdik de hep, ezanı neden bekliyorduk. Şaşkın bakışlarımı fark eden annem başladı anlatmaya, “Bugün Ramazan’ın ilk günü. Biz bu ayda oruç tutarız. Oruç tutarken de hem yemek yemeyiz hem su içmeyiz. Akşam ezanında oruç açılır. Ama yemek yemek için akşam ezanının okunmasını beklemeliyiz”
Ben hala şaşkın gözlerimi annemin üzerinde gezdirirken kardeşim masaya oturmuştu bile. Derken ezan okundu. Annem, “hadi, afiyet olsun”dedikten sonra masaya oturarak ellerini havaya açtı, dudaklarını kımıldatarak bir şeyler söyledi. Belli ki dua ediyordu. Ellerini yüzüne sürdükten sonra bir bardak su içti ve ben hala dikkatle annemi izliyordum. Ne zamanki annem yemek yemeye başladı, ben de iştahla eşlik ettim.
Yemek sonrası masa toplandı, mutfağa taşındı. O zamanlar bulaşık makinası yoktu. Annem bir yandan bulaşık yıkarken diğer yandan çay suyunu koymuştu bile.
Annemin yanına gidip onu izlemeye koyuldum. Nasıl, dedim kendi kendime… Nasıl akşama kadar bir şey yemeden durabildi?
Anneme sordum. “Anne, akşama kadar hiç mi bir şey yemedin?”
“Evet” dedi annem. “Sakız bile mi?” dedim.
Annem elindeki köpükleri lavaboya akıttı ve bana dönerek önümde çömeldi. Artık göz gözeydik.
Yaptığı şeyin bir ibadet olduğunu ve bu ibadetle vücudunu terbiye ettiğini, vücudu için çok sağlıklı bir şey yaptığını söyledi. “Bu sadece aç kalmak değil” dedi. “Oruç tutan insan kötü söz söylemez, yalan konuşmaz, bildiği bütün kötü şeylerden uzak durur. Ve bunları yaptığı için de ödüllendirilir. Cennete gider” dedi.
Ben o günlerde ne demek istediğini tam olarak anlayamamış olsam da, artık anlıyorum.
Oruç tutmak; aç kalmak demek değilmiş.
Sevgiyle kalın.
Çok güzel bir anlatımla çocukluğunun anılarından birini dillendirmissin Nahihancigim.Bu öylesine bir anı olmuş ki ! Hayat görüşüne,kişiliğine değer yargilarina yansımış . O güzel annecigini, ve oruç ibadetinin insanda uyandırdığı güzellikleri benliğinle tasiyabildigin için seni kutluyor ,sevgiler sunuyorum.
Canim kardeşim ne kadar da güzel anlatmışsın, gözlerim dol dolu okudum tebrik ederim.
Teşekkür ederim ablacım.
Vakit ayırıp okuduğunuz ve değerli yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkür ederim.