EY ÇOCUK
Fatih TEZCE’nin kaleminden..
Kaç kalem kırıldı senden sonra ey çocuk… Kaç gökyüzü kapattı kendini bulutlara… Kaç tane gökkuşağı silindi gitti mavilerden…
Oysa sen ağlamayacaktın çocuk… Sen de gülecektin oynayacaktın diğer çocuklar gibi… Kırmızı çizgili sarı plastik topunu patlatacaktın… Akşam baban eve gelince sarılıp affettirecektin kendini komşunun penceresini kartopuyla kırdığın cam için… Papatyalar toplayacaktın sonra baharda annene… -Eğer kaldıysa modern kentlerde toprak alanlar- koşacaktın kırlarda, çıkacaktın tepelere, uzanacaktın patika yollara, sarılacaktın dağlara… Ve babam diyecektin; “Ey babam geldin mi?”
Sen kahverengi gözlü çocuk, bugün yağmurlu cumartesi gününde sıktığın yumruğunla babanla şakalaşacakken; gözünden düşen yaşlarla amatör futbol maçında babanla sevinçten ağlayacakken; Belediye seçimlerinde babanın oy verdiği parti kazandığında arabalarla şehirde konvoya katılacakken; ne kadar da kalabalıkmış bu şehir, ne kadar da çok insan toplanmış diyecekken… Evet çocuk… Ey çocuk… Ey hüzünlü çocuk… Elleri baba hasretinde unutulmuş çocuk… Bu kalabalık bugün senin baban için toplandı…
Babalar giderse dünya düşer… Babalar giderse iklim biter… Babalar giderse güneş söner… Babalar giderse masallar biter… Senin masalında bitti, öyle mi çocuk? Bitti mi şimdi ilkokulun bahçesinde babanla fildiş oynadığınız ilkbahar… Bitti mi şimdi tarlalarda babanla uçurtma uçurduğunuz nisanlar…
Kalemi eline ilk defa baban vermişti hatırlarsın… Hatırlarsın mavi önlükle gitmiştin ilkokula… Zil çalınca bırakmıştı baban seni… Haydi, şimdi sınıfa demişti baban… Haydi, şimdi sınıfa demişlerdi o gün sana… Sen okul kapısından içeri girene kadar bir köşede seni izlemişti baban… Baban sen okula giderken hüzünlü bakmıştı arkandan… Tek başına adam oluşunu o güngörmüştü baban… Baban seni bırakıp da işine gidememişti o gün… İlkokuldaydın… Ve altı yaşındaydın…
Evet çocuk bugün gitti baban… Seni bırakıp gitti… Baban sonsuzluğa gitti… Bu kalabalık işte bu yüzden… Ne kadar da kalabalık… Bu şehir bu kadar kalabalık mıydı? Sen, kalabalıkta hiç bu kadar yalnız kalmış mıydın?
Baba giderse gün biter… Baba giderse şehir gider… Baba giderse rüzgâr her şeyi siler… Baba giderse tüm nesnelerin anlamı gider… Baba giderse tüm filmler siyah beyaza döner…
Kalbinin ortasından vurmuşlar kuşları… Uçamamış kuşlar… Uçsalarmış babana gelecekmiş kuşlar… Kuş demek özgürlük demek… Baban en çok kuşları severmiş, tabi senden sonra… Kanat çırparak pencerene konacaklar her sabah kuşlar… Korkma, kuşlar her sabah sana babandan haber getirecekler… Baban da öyle çırpınmıştı belki kim bilir, öğrencilerine bir şeyler öğretmek için… Zaten öğretmen demek öğrencisini çocuğu gibi görmek demek… Çırpına çırpına ilerlemek, bir baban gibi öğretmenler için; bir de kuşlar içindir… Üzülme ey çocuk, her sabah pencerene kuşlar çırpına çırpına ilerleyerek sana gelecekler…
Fatih TEZCE