EYLÜL VE MAVİ
Bir duygu bulutu oluyorum.
Bir duygu bulutu oluyorum. Geziyorum mavi denizle beraber. Önce güneşe selam veriyorum, akşam olunca Ay’a. Kendini taştan taşa vuran ırmağa selam veriyorum sabah olunca da. İşçilere, fındık bahçesindeki ırgatlara, pirinç tarlasında yarıcılara, arkası açık kamyon kasasında gülümseyen çocuklara, bebeğini emziren Anadolu kadınına, sonra Mısır tarlasında gezinen rüzgâra…
Hepsi alıyor selamımı. Biliyorlar tanıyorlar beni. Ben biraz akşam biraz gece çokça da hüzünüm; hüzün ki en çok yakışandır diyen şairin şiiriyim…
Selam demek ben sendenim demek, ben sendeyim demek, ben senim demek, ’şen’ im demek… Bin kanatlı kelebek gibi ‘şen’ iz demek…
Turunculara yalvarmış ve hülyaları turuncu olmuş uğurböceği gibi zıplıyorum parmaklarından dağların kokusuna… Sonra tulumbadan fışkıran su sesleri geliyor uzaktan ve karışıyor köylerin yanık türkülerine… Uzakların yanık türkülerisin Sen… Senden kalan cümleler benim türkülerim oluyor, tulumbadan çıkan berrak sular kadar mendil mendil ıslandım ben sen diye…
Dağlardan süzüle süzüle toprağa yapışan bulutlara sordum seni. Irmakların serininde aradım seni. Yaprakta, papatyalarda, çiğ damlasında, ıpıssız çimenlerde buldum seni… Her nefes alışımda sen girdin kalbime. Nefeslendim heveslendim her düşen güle ben sen dedim.
Sonra gece oldu… Köy meydanından Ulu Çınara asılı kalan Ay ışığına bağladım kendimi… Ağaçtan düşerek yaparak oldum sonra, sarardım rüzgârla savruldum sana… Kurumuş yaprağınım ben senin…
Damarlarım çıkmış ortaya. Güz mevsimindeyim. Her insanın güz bir mevsimi olur… İhtiyar ellerimden fırlar damarlar. Kurumuş damarlar kupkuru damarlar yapraklara nasıl girmiş! Damarları ıslanıyor yaprağımın. Oysa diyorum alsa beni eline sevse şu yaprağı öper gibi… Yapraklar öpüldükçe yeşerir. Ben seni sevdikçe yaşıyorum… Sevdiğimiz an ömrümüz uzar… Seversen ömrüne ömür olurum. Benim ömrüm sana uzasın isterim. Ben sen olsaydım dedim… Ağaçtan düşen yaprak düştükçe ben seni düşünüyorum… Her defasında yaprak işte deyip geçmiyorum… Öpüyorum kurumuş yaprakları, ellerimle düzeltmeye çalışıyorum yaprağın kırışıklığını… Ve yine insanı hatırlıyorum… Yüzümüz kırışıyor, sokaklarda yüzümüz karışıyor, aynalarda yüzümüz kırılıyor. Ben seninle hiç kırılmadım aynalarda, hem yaprak nasıl kırılır ki?
Ayaklarımın altına gelen hiçbir yaprağı çiğnemedim ben… Sen dedim hepsine… Hepsine ayrı ayrı gülümseyerek geçtim gittim yoluna. Hiçbir yaprağı ayırmadım diğerinden… Seni hiç ayırmadım kendimden…
Akşam oluyor, hece hece adın doluyor karanlığa… Karanlıkta senle aydınlanıyorum. Yolumsun ışığımsın gökteki ayımsın… Her adım atışımda gölgeler gibi takip ediyorum seni… Korkuyorum dönüp bakacaksın ahengi kaybolacak verdiğim selamın…
Tellere dizilmiş kuşlar gibi dizinin dibindeyim… Ayırma beni senden, beni benden ayırma. Taşınırım ben kuşlar gibi… Kanadına el değmiş kuşlar gibi…Denizlere yazdım adını bulut bulut…Yazdıkça ben sen oldum… Seni mavilerden hatırlarım…