Dolar 34,5360
Euro 36,0111
Altın 2.994,87
BİST 9.540,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Yağmurlu
İstanbul
18°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 10°C
Pts 10°C
Sal 12°C

Fatih Tezce’nin Kaleminden “Bu Şehr-İstanbul ki Misl-ü Bahadır”

Fatih Tezce’nin Kaleminden “Bu Şehr-İstanbul ki Misl-ü Bahadır”

Fatih Tezce’nin Kaleminden “Bu Şehr-İstanbul ki Misl-ü Bahadır”
REKLAM ALANI
22 Ekim 2018 12:14

“Bu Şehr-İstanbul ki Misl-ü Bahadır”

“Bu şehir başka sen bir başkasın
ellerim ilmek ilmek hasret, tazelenir
yeni bir ekmeğin kokusundan bilinir
nefeslere nefes olur şehir İstanbul.”

Böyle başladım okumaya… Elimde bir kitap var bir de fotoğrafın… Kitap renkli baskı, fotoğrafın ise siyah beyaz… Nostaljik yani… Hemen karşımda Haydarpaşa… Kars’a, Erivan’a hatta Bakü’ye kadar uzana uzana hasret götürüyor buradan kalkan trenler… Desene ne acılar kalkıyor buradan… Hüzün katar katar geçerken insanlar şehirleri kaybediyor gözleriyle… Kaybetmek sende kendimi bulamamakmış…

Ekim ayı ayrılıklar ayı… Takvimlerin siyah çizgileri öyle yazmış yapraklarına… Kahvehaneler bu ayda insanları az da olsa görüyor… Kalbi kırılmıştır gelenlerin… Memleket geride kalır Ekim’de… Memleket ekim olur gerimizde… Çayı açık içer ayrılıkta yaşayanlar… Masanın hemen karşısında oturanı görebilsin diye… Ekim ayrılık ayı…”Sirkeci Garı’ndan tren çığlıklarıyla bıçaklanıp” diye başlıyor şiirine Attila İlhan…

Tren garlarından yolcuları seyrediyorum, elimde renkli kapaklı kitap… Bir de senin fotoğrafın, siyah beyaz… Hepsinin ayrı derdi var… Mesela şu çocuk annesi simit alamıyor diye ağlarken; şu asker, annesine son defa sarılıyor… İkisi de anne… İkisi de memleket… İkisi de ağlıyor… Kafamı kaldırıyorum karşımda kız kulesi… “Mavi sular üstünde yine/Bembeyaz Kızkulesi” şiiri de çok güzel yakışıyor Ziya Osman Saba’nın gözlerine… Ve martılar giriyor gözlerimin çevrelediği denize… Deniz bugün ıslak, deniz bugün orta yerinden yırtılmış, deniz bugün sanki ağlıyor…

Ben seni düşünüyorum… Elimde fotoğrafın siyah beyaz ama kitap renkli renkli… Kitapta ne kadar şiir varsa okudum her şiirde seni aradım… Sen şimdi martılara simit atıyorsundur, biliyorum… Gülmek en çok sana bu anda yakışıyor… Ne çabuk büyüdün sen… İstanbul ne çabuk büyüdün, söyle?

Sabahın ayazıyla başlıyorum konuşmaya… Sanki karşımda sen varsın… Sanki beni dinliyor birileri… Sen gidince kadife çiçeği ektim bahçeye… Büyüdüler… Sonra sen koktu her yer… Her Cuma konuştum çiçeğimle… Yağmurda terler çiçek… Ben o kokuya bilsen ne çok hasretim… Her sabah kadife çiçeğine sen diyorum, o zaman sabah oluyor, sonra her sabah sen geliyorsun… Çünkü kadife çiçeği yeniden doğuşu simgeliyormuş, seninle bunu öğrendim… Seninle öğrenmeye devam ediyorum… Sahafları geziyorum mısralarda, seni aradım… İnsanlar ne çok unutkan böyle, şehir ortasında hepsi yalnız hepsi sahipsiz?

Vapurlar geçiyor, gökte Martılar çığlık çığlığa… Sen geçiyorsun, martılar anlıyor… “Martılar konuyor omuzlarıma/gözlerim İstanbul oluyor birden”diyor Yavuz Bülent Bakiler... Bulut havalanıyor, bir mavilik iniyor Boğaziçi’ne… Gökyüzünden çise iniyor, ellerim çise kokuyor senin tuttuğun ellerim… Hatırladım sen ellerimi hiç tutmadın… Ne olduğunu bilmiyorsun heyecanımın… Sıcaklığında hiç kalmadın kavgamın…

 

 

Duvarlara asılacak kadar güzel duruyorsun fotoğrafta… Gülümsemeni hiç unutmuyorum… Tüm şehir yeniden doğuyor… Sen gülünce tüm güller utancından kızarıyor, kuşlar cıvıldıyor, mevsim bahar oluyor… Bir bilsen gülmek en çok sana yakışıyor…

İstanbul… Yani senin bakışların… Hayalin de ötesi bir şehir; hayalimin ötesi de sen olan şehir… İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı… Aslında seni dinliyorum Orhan Veli oluyorum…”İstanbul’da, Boğaziçi’nde bir garip Orhan Veli’yim” bugünlerde… Sen ardına bakmadan gittikten sonra… Ama sen giderken ardından baharı bıraktın… ”Bu Şehr-i Stanbul ki bi-misl ü bahadır” diyorum Nedim’le birlikte, emsalsiz paha biçilmez bir şehir gibisin…

Şehrin kalbinden ezan sesi yükseliyor , “ Derken camiler üstünde güvercin” diyor Cahit Sıtkı Tarancı ikimize dönüp… Ayasofya daha canlı başlıyor konuşmaya ben de buradayım diyor ben de buradayım diyorum… “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında” diyorum Nazım Hikmet kadar… Sabah güneşi olup sana görülmek tek kalan umudum… Kalan tek umudumsun… “Ki daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten / Fabrika düdükleri örmektedir “ diyor hemen yanımdaki Turgut Uyar… Dedim ya umudumsun… Derken düşüyor bir yaprak, kokuyor omuzlarıma… Omuzlarım; dünyanın yükünü kaldıran omuzlarım… Yaprak yerleşiyor rüzgâr susuyor ışık’lar sönüyor akşam oluyor… Sen hala gidiyorsun vapurla gözlerimin önünden… Gözlerimden giden koca bir şehir… Nuh’un gemisi kadar uzun şefkatli merhametli tüm şehir girmiş vapura… Sen gidiyorsun, fotoğrafın siyah beyaz ama dizimde uyuyan kitabım renkli… Yaprak öylece dokunuyor gözlerime anlıyorum gidiyorsun… Balıkçılar dönüyor ışıklar sönüyor vakit akşam mı oluyor?
“Hayır, bu hal uzun süremez, sen yakındasın/hala dağılmayan bu sisin arkasından” şiiriyle bana umut veriyor Yahya Kemal öteler öncesinden… Umudumsun… Bu şehir umudum… Denizler umudum… Haliç umudum… Kızkulesi benim de umudum… ”Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu” dese de Necip Fazıl şiirle, sen bana İstanbul gibi umutsun…

*“Bu Şehr-i Stanbul ki bi-misl ü bahadır”
Divan şairi Nedim şöyle diyor: Bu İstanbul şehrinin eşi benzeri yoktur…

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.