GÖKTEKİ UÇAN KUŞLARI ÜRKÜTMEYEN ADAM
Ah be Kadir abi. Sen yoldan geçen arabaların sesleri rahatsız olmasın diye yol kenarında arabaların geçmesini bekleyecek kadar duygu doluydun. Doluydun be abi sen, gözleri dolu, kalbi dolu, gölgesi dolu… Gökteki uçan kuşları bile hiç ürkütmedin sen.
İnsanın insanı anlamadığı bir devirde yaşamak biraz da derviş gönüllü olmak demektir. Sen biraz derviş gönüllü, biraz kırık gönüllü, ama hep gönüllüydün. Gönlün de güzeldi kendin de. Sen bizim için güzel bir abiydin.
Gözlerindeki hasreti sadece kuşlar bilir. Ağzında sigara olmadan da gözlerinde hasret taşınabileceğini sen öğretmiştin mahallenin çocuklarına, delikanlılarına. Sen yürüdükçe düşünen bir adam değil yaşayan bir insan geçerdi mahallenin tam ortasından. Ağzında sigara olmadan da gözlerindeki hasreti en iyi sen yaşıyordun.
Televizyonlar renklenmeden, telefonlar akıllanmadan, kahvehaneler kararmadan önce gökteki ay ışığı, yanımızdan bağırarak akan Yeşilırmak Nehri, ayaklarımızın altındaki tarihi köprü bizim tüm dertlerimizi dinlerdi. Bir sen Kadir Abi, bir de sen dinlerdin bizim tüm dertlerimizi.
Dağlardan ovaya doğru süzüle süzüle yayılan rüzgârların hışırtısından beslenen fındık tarlalarında hepimizin teri vardı. Senin de terin vardı ağustos yeşilinde. Bir de sırtımızdaki on destan formasında kaldı terimiz. Senin de terin kaldı o portakal renkli formada.
Futbol oynamadan futbolu yaşayan adamdın sen. Her şeyden önce adamdın sen.
Yine böyle bir nisanda, saçlarımıza nisan yağmurları yağarken, gözlerindeki sevinç belli olmasın diye dalmıştın yağmurun ortasına. Portakal rengindeki formayı o gün ilk kez giymiştin. Oysa biz biliyorduk sevinçten ağladığını, mahcup olmamak için mahallenin çocuklarına, bu yaştaki adam ağlar mı diye ayıplamasınlar diye yağmura saklanıp bizden kaçtığını.
İnsanın gölgesi nereye giderse gitsin terk etmez onu. Sen de hiç terk etmedin bizi. İnsan, gölgesini sırtında taşır, biz seni kalbimizde taşıdık.
İnsanın kalbi insana yük olur mu hiç, sen bizim yükümüz değil yolumuzdun. Şimdi hangi yollar çıkar sana, biz hangi yolda bekleyelim seni?
Yine nisan, yine sana geldik. Yine yağmur var gökte, yine gözlerimiz yağmurla karışık. Portakal renkli formayı almaya geldik ama bu defa sen yoksun.
Biliyor musun Kadir abi, o şampiyonluk formasındaki senin terin ıpıslak duruyor hâlâ. Sanki bir yere gitmemişsin gibi. Sanki şu sokağın başından çıkıp gelecekmişsin gibi. Sanki yine seninle video çekecekmişiz gibi.
En son bir araya gelişimizde bir video çekmiştik seninle: ”Çok çok ölürüm demiştin” gülümseyerek. Öldün be abi, çok çok öldün.
Sen öldükçe çok çok oldun.
Ne güzel arkadaşlar biriktirmiş dedi mor menekşeler. Kalp şeklindeki menekşe çiçeği en çok sana yakışırdı. Çiçekleri yaralamadan girdik hepimiz toprak kokan bakışlarına. Mor menekşeler çok yakıştı sana.
O anda bir ses yükseldi: El Fatiha…
Fatih Tezce
Kalbimizde yaşayacak Kadir abimiz, Allah rahmet eylesin, bu güzel anlamlı yazı için teşekkürler
Kadir abimizi her gün anıyor,her gün onu yaşıyoruz. Bugün ki dozumuzu da senin yüreğinden çıkan sözcüklerle almış olduk. Eline yüreğine sağlık üstad, Saygılar.
Allah razi olsun cok guzel olmus