“Hoş Geldin Kardeşim”
Fatih TEZCE’nin kaleminden..
“Bizi toprağa gömdüler
Fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı”
(Aliya İzzetbegoviç / Bosna-Hersek kurucu merhum Cumhurbaşkanı)
Şahadet parmağı gökleri gösteriyor inanmış adamın…
Adam yaralı, adam kanlar içinde…
Malum ve mazlum coğrafya kanlar içinde…
Ezan sesiyle başlayan huzur, birazdan kan gölüne bırakacak her şeyini maalesef…
Sarı ırktan olan var, zenci olanı var, melez olanı var, hatta katil gibi beyaz olanı bile var…
Bir değil iki cami, kaç yıllık bilinmez burada camiiler…
Şadırvandan sesler geliyor; su sesine karışıyor çocukların sesleri…
Eşlerin sesi kuşların sesine karışıyor…
Su akıyor şadırvandan, topuklardan dökülüyor günahlar…
Eller, yüzler, bedenler tertemiz oluyor abdest ile…
Gözler taptaze oluyor…
Gözler gülümsüyor dünyaya…
Dünyaya beyazlık iniyor şadırvandan…
Sanki kar aydınlığı doğuyor mart güneşinden…
Yaz mevsimi gibi, ama değil…
Bu bir bahar…
Bu, gerçek bir bahar…
Bu bahar, camilerden gelen bahar…
Camilerle gelen bahar…
Bu baharda çocuklar doluşuyor camilere…
Camiler bembeyaz…
Beyaz, temizlik işte…
Camiler, her şeyi temizleyendir işte…
”Gel buraya bembeyaz ol” çağrısıdır camiler…
Kundağında bebekler beyaz, kefeninde meyyit beyaz, camilerse bembeyaz…
Hayatın uyumudur beyaz…
Yeni Zelanda…
Nesi yenidir oraların, ismi mi?
Yabancı bir kelimenin başına “yeni” eklenince her şey yeni olur mu?
Oysa “yeni” dirilmektir, beyaz gibi “inat” etmektir…
Aynı işte burada, bu camide yatan şehitlerimiz gibi…
Şehitler, yenilendiler; dirildiler; bembeyaz oldular…
Ama o katil, yenildi!
“De ki ey kâfirler, yenileceksiniz…”Al-i İmran Suresi,12.ayet… Bu ayet bir çağrı… Bu bir müjde…
Diğer yandan Zelandalı katil devam ediyor…
Çocukların bilgisayar oyunu gibi devam ediyor…
Katilin elinde ağır silahlar var…
Mümin’in elinde ise muhabbet…
Şöyle diyor Pakistanlı Şehit:
-”Hoş geldin kardeşim…”
Cani, camiye girdi…
Müslümanlar secdede…
Rükûu’da mü’minler…
Secde, kulun Rabb’ine en yakın olduğu an…
Rükûu, mümin’in Rabbiyle dertleştiği an…
Ve korkunç bir ses…
Bir yırtılma…
Göğün tam ortasından bölünmesi gibi… Pakistanlı şehit, yetmiş yaşında… Bembeyaz sakalını sol eliyle sıvazlıyor… Sağ elini ise katile uzatıyor; katilin hoş geldiğini zannederek;
-“Hoş geldin kardeşim”…Kubbede yankılanıyor bu ses… Ve semada yankılanan başka bir ses… Melekler konuşuyor hep bir ağızdan:
-”Hoş geldin kardeşim”… Ve O,cennette…
O katilse devam ediyor…
Bilgisayar oyunu bitmedi…
Devam ediyor bağrışmalar…
”Vur öldür, bak hemen sağında, saklanıyor, görmüyor musun?”
Beş dakika sürüyor her şey…
Beş dakika sonra her yer cennet…
Her yer şehit kokuyor…
“Şehitler, tahtlarında Rabb’lerine gülümsüyorlar”…
Suriyeli Müslüman baba, çocuğuyla gelmiş camiye…
Şehit…
Endonezyalı evli çift arabalarının önünde el ele; parmaklarında yüzükler kana boyanmış…
Şehit…
Filistinli bir aile, müezzin mahfilinde yan yana…
Şehit…
Somalili bir çocuk; henüz gerçekten bir çocuk…
Cemaat namaz kılarken arka tarafta halıların üzerinde yuvarlanırken, kanla birlikte yuvarlanıyor halılara… Şehit…
Afganlı banka memuru, hesap vermek için geldiği camide, ruhunu Rabb’ine telim ediyor…
Şehit…
Bir diğer Afganlı yüksek lisans öğrencisi…
Şehit…
Zulümden kaçıp zulme uğrayan Mısırlı dört adam…
Şehit…
Her şey beş dakika sürüyor…
Beş dakika sonra her yer cennet…