HUKUKİ BAKIŞ
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİ
Hukukun üstünlüğü en basit ifadeyle, yönetilenlerin ve yönetenlerin hukuka uyması gerekliliği olarak tanımlanır. Özünde adaletin yani hakkın sağlanıp sağlanamadığı ile ilgilidir. Aslında bu anlayış çok eskilere Antik Yunana kadar gider ve Aristo ‘Hukuk yönetmelidir’ diyerek o zamanlarda bile hukukun üstün olması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Hukukun üstünlüğü söz konusu olduğunda hiç kimse imtiyazlı olamaz. Yöneticiler dahil hiçbir kurum ve kuruluş, hiç kimse hukukun üstünde değildir
Devletin bütün organları ile hukukun ortak ve genel ilkelerine saygı göstermesi anlamında kullanılan ilke ise hukukun üstünlüğü ilkesidir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçebilmesi için öncelikle hukuk devletine ihtiyaç vardır .Anayasamızın 2.maddesinde yer alan hukuk devleti insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri gözetip güçlendiren, tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan, adil bir hukuk düzeni kurup bunu güçlendiren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukukun üstünlüğü ilkesi hukuk devletini de içine alan daha geniş bir kavramdır. Nedeni ise az önce söylediğimiz gibi hukukun üstünlüğü ilkesine geçebilmek için hukuk devletine olan ihtiyaçtır.
Hukukun üstünlüğü ilkesinin hukuki boyutu insan hakları ve temel özgürlükleri iken siyasi boyutu ise kuvvetler ayrılığı prensibinin benimsenmiş olmasıdır. Günümüz modern toplumlarında hukukun üstünlüğü siyasi bir ideal, hedef olup hükümetlerin söylemlerinde kendine sıkça yer bulmaktadır. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı ve Yüksek Yargı Organı mensupları göreve başlarken ettikleri yeminde hukukun üstünlüğünü sağlayacaklarına dair yemin ederler.
Demokratik devlet düzenlerinde yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız ve anayasa çatısı altında faaliyetlerini yürütmesi hukukun üstünlüğü ilkesi bakımından son derece önemlidir. Zira bir hukuk devletinde iktidarın keyfi uygulamalarla hukuku yönlendirmesi ve şekillendirmesi haksızlıklara yol açacaktır. Yöneticiler bir hukuk devletinde kanun önünde eşitlik, kişi hakları ve özgürlüklerinin tanınıp, korunması, işlem ve eylemlerinde anayasaya sadakat unsurlarını sağlamadıkça hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden bahsedilemez. Demokratik, mutlu ve refaha kavuşmuş bir toplum oluşturmak için yani toplumsal barışı ve uyumu sağlamak için hukuku içselleştirmek ve hayata geçirmek şarttır.
Her yıl ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni yayınlayan The World Justice Project(WLP) hukukun üstünlüğü ilkesini bir takım prensiplerle bağdaştırmaktadır. Her bireyin eşit statüyle hukuk karşısında hesap verebilmesi, kanunların açık ve anlaşılır olması, temel hak ve hürriyetlerin korunması hukukun üstünlüğü ilkesinin olmazsa olmazları vazgeçilmezleridir. Görüldüğü üzere hukukun temel ve genel ilkeleri uluslararası düzeyde hukukun üstünlüğü ilkesini sağlayan kriterleridir. Ne yazık ki bu kriterleri sağlayamayan uygar ve demokratik olmayan ülke yönetimleri ve iktidarları mevcuttur.
İnsan haklarına dayanan, insan onurunu koruyan, özgür, eşit, çoğulcu ve katılımcı daha demokratik bir devlet her bireyin, vatandaşın isteği ve arayışıdır. Devleti yöneten iktidarlar vatandaşa hizmet için vardır ve bunun gereğini en iyi şekilde yapma idealleri varsa ‘kanun devleti’ değil ‘hukuk devleti’, ‘anayasalı devlet’ değil ‘anayasal devleti’ inşa etmek zorundadırlar. Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğünü şiar edinmek ülkesini, milletini seven siyasilerin, iktidarların amacı, hedefi olmalıdır.
SAYGILARIMLA, HUKUKLA KALIN….