İnsanlığın vicdanı nereye koşuyor?
Songül KİŞİOĞLU yazdı..
SİZDE BENİM GİBİ FAİZLER YÜKSELSİN NASIL OLSA BİR ANLAMI KALMADI DİYENLERDEN MİSİNİZ?
Çocukken Yeşilçam filmlerinde sıkça duyduğum “Tokatçı” kelimesinin anlamını bilmezdim ama tavırlarından çözmeye çalışırdım.
Pespaye görünümlü tokatçıların birçoğu beden dili ile cana yakın izlenim verse de filmin sonunda iyi niyetliyi ağlatan olurdu.
Yıllar geçti üstünden hepimiz büyüdük, büyürken zaman içerisinde hem bizlerin hem tokatçıların değişimini gördük.
Günümüz tokatçıları pespaye görünümünden sıyrılmış, takım elbise ve kravat, ellerinde üst model cep telefonlar, altlarında lüks model araç, en şık görünümlü ofisler ile “Janti” görünüme bürünmüşler.
Buraya nerden geldik diyeceksiniz?
Efendim bildiğiniz üzere Devletimiz konut satışlarında, sıfır konutlarda 0.64, ikinci el (01.01.2019 tarihinden önce satıcısı tarafından edinilmiş) konutlarda ise 0.74 faiz oranlarında alıcılar için konut kredisi ile satış imkanı sundu?
Peki Devletimiz tarafından tanınan “Düşük faizli konut kredisi kolaylığının” alıcı ve satıcıya yansımaları nasıl acaba?
Alıcının karşılaştığı sorunları dile getirirken dürüst ve ilkeli satıcı-emlak danışmanı ve müteahhitleri tenzih ederim.
Faiz indirimi sonrası ikinci el dairelerde yenileme ve tadilat olmamasına karşın fiyatların en az %30 belki de 40 oranında arttığını
Sıfır binalarda yenice bir ekleme olmamasına karşın onlarda en az %30 belki de 40 oranında arttığını
Az çok hepiniz gözlemleşmişsinizdir.
Çok lüks, ultra lüks diye satışa sunulan binalarda, engelli ve yaş almış bireyler için banyolarda tutunma barları bile yokken hatta bina girişinde ki rampaların yasal yüksekliğine uygun yapılmamış olmasına rağmen bu konutlara lüks diyebilir miyiz?
Bir insan hayatının en büyük lüksü öncelikle sağlıklı yaşaması ve yaşamını idame ettirirken bedensel hareket hakkının kısıtlanmayacağı yol, sokak, kaldırım, binalarda gerekli düzenlemelerdir.
Mutfaklara dolap, ıslak zeminlere kalebodur, odalara laminat döşeyince lüks olarak değerlendiren bir satış anlayışı içerisinde engelli ve yaş almış bireylerimiz binbir zorluklarla yaşamlarını idame ettirme gayretindeler.
Engelli ve yaş almış bireylerin yaşamlarını kolaylaştırması gereken engelli rampalarını olması gereken eğim oranın çok üstünde yapılan binalar için lüks konutlar diyebilir miyiz?
Diyelim ki bir ev buldunuz işte asıl çile o zaman başlıyor.
Öncelikle müteahhitlerin, emlak danışmanlarının ve ev sahiplerinin satışa sundukları konutun deprem, sel gibi afetlerde dayanıklılığını gösteren herhangi bir done alıcıya sunulmuyor.
Evi beğendiniz ve almaya niyetlendiniz ev sahibi, müteahhit veya emlak danışmanı üçlüsü arasında sıkışıp kalıyorsunuz.
Kendinizi adeta bermuda şeytan üçgeninde hissediyorsunuz.
Evin satış değeri 360 bin lira olduğunu size belirttiler sizde doğal olarak konut kredisi ile satın alabileceğinizi dile getiriyorsunuz.
Bu durumda ev sahibi-müteahhit yada emlak danışmanı aşağıda ki cümleleri kuruyor
-Kimi ev sahibi yada emlak danışmanı bu daire için örneğin “En fazla 200 bin lira kullanabilirsiniz” diyor.Sevgili dostlar bunun nedeni geçmişte evlerinin satış bedellerini düşük göstererek vergiden kaçınma yolu izlemeleridir.
Siz bu durumda diyeceksiniz ki “Evin satış değeri 360 bin lira siz bana 200 bin lirası için kredi kullanın diyorsunuz, ben geriye kalan 160 bin lirayı nasıl karşılarım?”
Cevapları hazır;
Efendim kalan tutar için tüketici kredisi kullanabilirsiniz.
Ev sahibi ve adına hizmet veren emlak danışmanı “Devlete ödemesi gereken vergiden kaçınmak için sizi bankalardan yüksek faiz ile tüketici kredisine mecbur” bırakıyorlar.
Satışa sunulan konutun ekspertiz değeri %90 çıksa bile bu yol ile sizin yeterli kredi hakkını kullanmanızın önüne geçiyorlar.Düşünün 450 bin liraya kadar bankada konut kredisi hakkı olan kamu çalışanı konutun ekspertiz değeri %90 çıksa dahi yeterli konut kredisi kullanamayacak.
Ev sahibi ve emlak danışmanlarının izlediği bu yolu kimi müteahhitlerde izlemektedir.
Kimi müteahhitler “Eksik fatura keserek” kredi kullanma hakkınızı sınıflandırılırlar.
Sebep yine vergiden kaçınmak.
Satışa sunulan konutun değeri 400 bin lira ise örneğin size diyor ki “Bu ev için 225 bin lira kredi kullandırılabilir”
Siz bu durumda diyeceksiniz ki “Sıfır binada 0.64 faiz oranı hakkım varken ve muhtemelen sıfır bina olması nedeniyle yüksek ekspertiz değeri ile alınabilecekken siz bana 225 bin lirası için kredi kullanın diyorsunuz, ben geriye kalan tutarı nasıl karşılarım?”
Cevapları hazır;
Efendim kalan tutar için tüketici kredisi kullanabilirsiniz.
Yani müteahhit “Devlete ödemesi gereken vergiden kaçınmak için sizi bankalardan yüksek faiz ile tüketici kredisine mecbur” bırakıyor.
Ev sahibi-emlak danışmanı-müteahhit arasında sıkışan kamu görevlisi olup, konut kredisi ile ev almak isteyen alıcı ya yüksek faiz ile tüketici kredisi kullanmak zorunda kalıyor yada eş dosttan borç para bulmak zorunda kalıyor.
Devletimizin düşük faiz kolaylığı sizce işe yaradı mı?
Beğendiniz evin konut kredisi onaylandı, üste kalan tutarı eş dosttan buldunuz veya yüksek faiz oranı ile tüketici kredisi kullandınız.
Artık konutun satışı gerçekleşecek.
Alın size yeni sorunlar;
Ev sahibi ile emlak danışmanı arasında ki “Sırlı anlaşmalarda ev sahibi emlak danışmanına masrafını alıcıdan karşıla benden bir şey isteme” diyor.
Boynu bükük alıcı bunu da kabul etti diyelim, çilesi bitiyor mu?
Tapu dairesinde satış işlemi sırasında tapu harcı ödendiğini az çok herkes bilir. Kanunen “Satış bedelinin %2 si satıcı, %2 si alıcıya aittir”
Ev sahipleri, müteahhitler ve emlak danışmanları ne yazık ki satış bedelinin tüm harcını alıcının ödemesine mecbur bırakıyorlar.Yani alıcı satıcıya ait olan kısmı da ödeyerek toplamda %4 oranında harç ödemek zorunda kalıyor.
Evin satışından sonra cebine hatırı sayılır para giren emlak danışmanlarının satış sonrası hiç bir hukuki sorumluluğunun bulunmaması ise ayrıca tuhaf bir durumdur.
Şimdi sizlere sormak isterim
Devletimizin düşük faizli konut kredisi ile alıcılar için konut satışı kolaylığı “Alıcılar için karşılığını” bulmuş mudur?
Alıcının karşılaştığı bunca zorluk karşısında “Faiz oranlarının düşmesinin ekonomik açıdan” hükmü kalmış mıdır?
Alım ve satımda ki “Düşük beyanlar sonucu tahakkuk eden ve ödenen vergilerin gerçek değerleri ile ödenebilmesi için, vergi dairelerinin ve belediyelerin ayrıca kendi bölgelerinde beyanlar-satış bedellerin ilanlar üzerindeki satış bedelleri ile birlikte süzgeçten geçirmeleri devletimizin bütçesine” katkı sunmaz mı?
Evlerin değerlerinin düşük gösterilmesi, müteahhitlerin düşük fatura ve beyanları ile tapu masraflarının tümünün alıcıya yüklenildiğinden kurumlar haberdar değil midir?
Konut satışlarında doğan ve alıcı ile birlikte karşılanması geren tapu harcı ile emlak danışmanı ücretinin tümünü alıcıya yüklemek kul hakkı ve vebal değil midir?
Tüm masrafları alıcıya yüklenmesi yasayı ihlal etmek ve satış işlemini kötüye kullanmak değil midir?
Konut satışlarında yasayı kötü niyet ile kendi lehine, alıcının aleyhine kullanan satıcı ve emlak danışmanları için caydırıcı nitelikte ceza belirlenmesi için yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Şimdi size farklı bir soru yöneltmek istiyorum
Mal sahibi-emlak danışmanı-müteahhit arasından linç edilen konut kredisi kullanmak isteyen alıcıların mağduriyetine vicdanlar sızlamaz mı?
Konut kredi faizlerinin düşmesi sonucu bir gecede fahiş rakamlarla artışlar sonucu elde edilen gelir sahipleri için fırsatçı diyebilir miyiz?
Ayrıca konutlarını bir gecede fahiş rakam artışları ile alıcıya satmaya çalışan ev sahibinin yada müteahhitin davranışının dinimizde karşılığı nedir?
Ev sahibi-müteahhit ve emlak danışmanının alıcıya maddi olarak yaptığı eziyet ve kötü muamele değil midir?
Komşusu açken kendisi yatağa girmeyen bir toplum iken ne ara birbirimiz bu kadar TOKATLAR olduk?
Hangi ara insanlığımızı, ahlaki değerlerimizi bu kadar yerle yeksan ettik?