‘KİMSENİN HAKKI YOK!’
Samsun’da konuşan Erdem Demirdağ, İBB Başkanı İmamoğlu, “Yargının tarafsızlığına halel getirmeye kimsenin hakkı ve haddi yoktur” dedi

Samsun’da konuşan Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Erdem Demirdağ, İBB Başkanı İmamoğlu ve belediye başkanlarının gözaltına alınmasının Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konusundaki imajını zedeleyeceğini belirterek, yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığın asla ve hiç bir şart altında halel getirilmemesi gerektiğini söyledi.
TÜRK HALKI ENDİŞELİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önce üniversite diplomasının iptal edilmesi, ardından da sabah saatlerinde gözaltına alınmasına yönelik gelişmelere, Demokrat Parti’den de tepki geldi. DP Genel Başkan Yardımcısı Erdem Demirdağ, demokrasinin temel ilkesinin, insanların siyasi görüşlerine göre farklı muamelelere tabi tutulmamasını gerektirdiğini hatırlattı. Hukukun üstünlüğü olmadan, demokrasinin de zaten olmayacağını vurgulayan Demirdağ, Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmelerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı endişesi duymasına yol açtığını ifade etti.
TOPLUMSAL GERGİNLİK ARTACAK
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun baskın yaparcasına sabah saatlerinde evinden gözaltına alınma şeklinin son derece yanlış olduğunu ifade eden Demirdağ, “Bu şekilde ev basmalar, ifade vermeye çağrılsa gelecek insanları zorla götürmeler, gazetecilerin, iş adamlarının kiminin eline kiminin ayağına kelepçe geçirmeler, zaten yeterince gergin olan toplumda ciddi kırılmalara, toplumsal gerginliklere yol açıyor. Bütün bunlar siyasi çoğulculuğu da zedeleyecek nitelikte” dedi.
SEÇİMİN MEŞRUİYETİ KALKMAZ
Sürecin bu şekilde devam etmesi halinde, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin meşruiyetinin de tartışmalı hale geleceğinin altını çizen Erdem Demirdağ, “Çünkü bir seçimin meşruiyeti, bütün adayların özgürce seçime katılıp, yarışabilmesine bağlıdır. Muhalefetin ya da herhangi bir partinin siyasi liderinin seçimlere katılmasının engellenmesi, seçimlerin şeffaf ve adil olması ilkesini ortadan kaldırır. Türkiye’nin geleceği için, Türk demokrasisi için toplumsal barış ve hukukun üstünlüğü için tüm adayların tüm seçimlerde eşit şartlarda yarışmasının sağlanması, devlet tarafından sağlanması gereken bir zorunluluktur. Aksi durumda o seçimin meşruiyeti de tartışmalı hale gelir” diye konuştu.
KUTUPLAŞMAYI DERİNLEŞTİRİR
Muhalefet liderlerini baskı altında tutmaya yönelik girişimlerin, toplumsal olarak da tehlikeli sonuçlar doğuracağına vurgu yapan Erdem Demirdağ “Bu gözaltılar siyasi kutuplaşmayı derinleştirir. Toplumun farklı kesimleri arasındaki gerginliği arttırır. Dolayısıyla sorumlu davranılması ve demokratik ilkelere bağlı kalınması gerekir” dedi.
KİMSENİN HADDİ DEĞİL
Muhalefet liderlerine yönelik bu girişimlerin, uluslararası toplumun gözünde Türkiye’nin demokratik bir ülke olarak saygınlığını da zedeleyeceğini dile getiren Erdem Demirdağ, “Hukukun üstünlüğüne ve demokratik değerlere bağlı kalınması iç politikada olduğu kadar dış politikada da büyük önem taşır. Yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına da asla ve hiç bir şart altında halel getirilmemelidir. Bunu yapmaya kimsenin hakkı da haddi de yoktur” vurgusunu yaptı.
KONUŞAN TÜRKİYE İSTİYORUZ
Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin zedelenmesinin kimseye bir fayda sağlamayacağını da kaydeden Erdem Demirdağ, şunları söyledi:
“Demokrat Parti olarak biz daima konuşan bir Türkiye’den, hukukun üstünlüğünden yana olduk. Bu uğurda çok ağır bedeller ödedik. Milli iradenin gasp edilmesinin ne demek olduğunu 1960’ta, 1971’de ve 1980’de yaşanan darbelerin bizzat muhatabı olan siyasi parti olarak, çok iyi biliriz. Bir başbakan ve iki bakanımızı şehadete uğurladık. Dolayısıyla demokrasinin olmazsa olmazlarının, bir ülkeyi ülke yapan, bir devleti devlet yapan, bir milleti millet yapan değerlerin korunması için biz zaten bedel ödeyen bir partiyiz. Bugün İstanbul’da yapılan gözaltılar sonrasında yedi caddenin, yirmi sokak ve üç metro istasyonunun kapatılması, 4 gün süreyle toplantı ve gösteri hakkının yasaklanması, milletin tepkisine neden olacağının bilindiğini, yapılan işlerin doğru olmadığını zaten gösteriyor. Bu nedenle millet iradesine herhangi bir şekilde darbe vurulmaması için mücadele etmeyi de görev sayarız.”
Haber MERKEZİ