Dolar 34,5478
Euro 36,0565
Altın 2.992,79
BİST 9.510,33
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Yağmurlu
İstanbul
18°C
Yağmurlu
Cts 9°C
Paz 11°C
Pts 10°C
Sal 12°C

‘OKULLAR CEMAAT TEHDİDİ ALTINDA!..’

Samsun’da bir basın açıklamasında bulunan EĞİTİM-SEN’liler, eğitim sisteminde sorunların her geçen yıl arttığını, okulların çeşitli cemaat ve dini grupların faaliyet alanı haline geldiğini öne sürdü

‘OKULLAR CEMAAT TEHDİDİ ALTINDA!..’
REKLAM ALANI
20 Ocak 2023 19:23 | Son Güncellenme: 20 Ocak 2023 19:24

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası(EĞİTİM-SEN) Samsun Şubesi tarafından düzenlenen basın açıklamasında, Türkiye’deki eğitim sistemi eleştirildi ve, “Okullarımız dini grupların ve cemaatlerin faaliyet alanı haline geldi” iddiasında bulunuldu.

'OKULLAR CEMAAT TEHDİDİ ALTINDA!..'

‘SORUNLAR HER YIL ARTIYOR’
Samsun’da İstiklal Caddesi’nde bir araya gelen bir grup EĞİTİM-SEN üyesi adına basın açıklaması sendikanın Şube Başkanı Ersin Gür yaptı. Ersin Gür, kısaca şunlara değindi:

“Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Türkiye’de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Eğitimdeki başarısızlık, akademik düzeyde ve eğitime katılım konusunda uluslararası değerlendirmelerde belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

EĞİTİME ERİŞİM HAKKI
Eğitim, herkese eşit koşullarda sunulması gereken temel bir insan hakkı, aynı zamanda devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Kamusal eğitimden uzaklaşıldıkça eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanma olanağının ortadan kalktığı, eğitime erişim başta olmak üzere, pek çok konuda yeni eşitsizliklerin ortaya çıktığı görülmektedir. Türkiye’de çeşitli nedenlerle eğitime erişimde, kız çocuklarının, mülteci çocukların, engelli çocukların, geçici koruma altındaki çocukların, ekonomik zorluk çeken öğrencilerin dezavantajları günden güne artarak devam etmektedir. Piyasacı eğitim sistemi, yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemiş, toplumdaki sınıfsal eşitsizlikleri daha da belirgin hale getirmiştir. Bunun sonucunda milyonlarca çocuk ve gencimizin ağırlıklı olarak ekonomik sorunlar nedeniyle eğitime erişim hakkını tam olarak kullanamamaktadır.

Çok sayıda öğrencimiz okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada sadece taşımalı eğitim ve anaokullarında yemek verilmesi yeterli değildir. Bakanlığın harcayamadığı 62 milyar lira ödeneği geri iade etmek yerine çocuklarımıza en az bir öğün sağlıklı ve besleyici yemek vermek daha anlamlı olurdu.

BAKANLIK VE SEÇMELİ DERSLER
Seçmeli derslerde öğrencilerimiz özgürce seçim yapması gerekirken Din öğretimi daire başkanlığı başta olmak üzere Diyanet işleri , il müftülükleri, çeşitli vakıf ve cemaatler bizzat afiş ve bildiri dağıtarak ya da resmi kanallardan okul müdürleriyle ve ilçe milli eğitim müdürleriyle toplantılar düzenleyerek dini içerikli derslerin seçilmesiyle ilgili okul yönetimlerine baskı yapabilmektedir.

TARİKATLAR VE CEMAATLER
Milli Eğitim Bakanlığının ve siyasi iktidarın eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle hareket etmesi, imzalanan protokoller ve ortak projelerle , okullarımız çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirilmiştir. Karaman’ dan Aladağ’a, Muştan Antalya`ya memleketin pek çok yerinde tarikat yurtlarında çocuklarımıza yaşatılan acılar karşısında yüreğimiz parçalanmıştır. 6 yaşında cemaat lideri babası tarafından kendi müridiyle evlendirilen çocuğumuzun yaşadığı gibi, üstü örtülen duyulmayan istismar ve tecavüz suçlarının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç değildir. Devletin denetlemediği, kapalı ve neredeyse ‘dokunulmaz’ yapılar haline gelen dini tarikat ve cemaatler, elbette ki güçlerini siyasi pazarlıklardan ve iktidar politikalarından aldıkları bilinmektedir. Milli Eğitim Bakanlığının görevi çocuk ve gençleri tarikat ve cemaatlerin eline bırakmak değil, insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, eleştirel düşünce becerisi kazandırabilecek okul ortamları barınma ve beslenme ihtiyaçları karşılanmalıdır.

MESLEĞİN İTİBARI YERLE BİR
Yıllardır ekonomik, sosyal ve özlük haklarımıza ve geleceğimize yönelik isteklerimiz görmezden gelinirken, insanca yaşam ve insan onuruna yakışır ücret taleplerimiz hep yok sayılmıştır. Bu da yetmezmiş gibi bir de Öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenlerin ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren Öğretmenlik Meslek Kanunu eğitim emekçilerinin yoğun tepkisine rağmen uygulanmaya başlamıştır. Ocak ayı bordrolarına bakıldığında aynı işi yapan aynı deneyime sahip öğretmenlerin arasında, “uzman öğretmenlerin ” 2 bin 450 TL, “başöğretmenlerin” 4 bin 900 TL. fazla maaş aldıkları görülmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu eğitimcilerin sorunlarını çözeceğine kendisi en büyük sorun haline gelmiştir. Öğretmenlere yönelik farklı ücretlendirme politikası sonucunda iş yerlerimizde huzursuzluk artmış, çalışma barışı bu yasayla yok edilmiştir.

Bu kanun, İhtiyaç olduğu halde 800 bini aşan ataması yapılmayan öğretmenlerimizin; acımasız bir emek sömürüsüne mahkum edilen binlerce özel sektör öğretmenimizin, asgari ücretin de altında devlet eliyle çalıştırılan ücretli öğretmenlerimizin ve sözleşmeli öğretmenlerimizin sorunlarını kapsamamaktadır. Bir an önce, ekonomik haklar korunarak eşit işe eşit ücret ilkesiyle eğitimcilerin ücretleri, en düşük öğretmen maaşının yoksulluk sınırı üzerinde olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.”

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.