“Okunamayan Mektuplar”
Bu mektubu sana uzaklardan ta uzaklardan yazıyorum” demeyi ne çok isterdim
Oysa yanında,yan başında yazıyorum, sen hissetmedin bile…
Eylül’de kıpraşan dereleri,gümüş renkli çınar yaprakları,balonu tramvayın altında patlayan çocuğun gözyaşlarını,ay ışığında büyüyen akşamları hiç yaşamadığın gibi…
Duymak bakmanın öncesidir.
Duymak gözle değil kalbimizle olandır.Görmek de öyle..
Bazen bakar ama göremeyiz..
Kuşlar da bizi görür hem de en sevecen haliyle..
Sen sevecen haliyle hiçbir şeyi göremedin..
Nasipsizlik dedim de geçtim..
Nasipli insan parası çok olan evi olan arabası olan bankalarda yığınları olan mıdır? Nasip,gelip seni bulmaktır..
Nasip gelir nasip bulur bizi..
Ama bunun için önce görmek lazım..
Görmek bazen mavi gözlerle ,bazen kahverengi,ela,zeytin siyahı gözlerle mi olur?
Ben aksini düşünüyorum..
Görmek bizim yaşadıklarımızla olur,yaşadıklarımız ise kalbimize dokunan fısıltıların gönlümüzle biriktirdiklerimizde.
O kadar çok şey biriktirdim ki seninle ilgili..
Siyah saçlarının arasında serpilmiş kırağılardan,eksi 35 derece soğukta yürürken kirpiklerine dokunan beyaz karlara kadar..
Hiçbirini unutmuyorum..
Yazmıyorum da defterime.
Seven sevdiğini deftere yazmaz kalbine yazar.
Çünkü ben yıllardır beklenen yeni bir başlangıcın,yeni bir mevsimin,ayın,günün,saatin,dakikanın,saniyenin,salisenin arasından bulmuştum seni..
Yaklaşık 44 yıllık eski küf kokulu pencerelerinden soğuk giren,dışarıda yılın 6 ayı kar yapan bir şehrin bir okulunun,yarıya kadar koyu sarı üst tarafı anlaşılamayan bej renkli duvarına yaslanıp hayal ettiğimdin Sen…
Hayal ne güzel şey,sen ne güzel şeysin,kar ne güzel,ırmağın Mesut Yılmaz Park’ına taşması ne güzel!
Taşan şehrin küçük deresiyle birlikte benim..
Şimdi su zerrecikleriyim küçük narin beyaz elinde..
Elinde büyüt beni uyut beni at beni gökyüzüne ben bulurum yolumu kıvrılarak inerim taştığım dereye…
Ben yine aynı yerdeyim,bıraktığın derede..
Koyu sarı Ve bej renkli okul duvarındaki kendi hayalime gizlendiğim yerde..
“Bu mektubu sana uzaklardan ta uzaklardan yazıyorum” demeyi ne çok isterdim.
Oysa yanında yanı başında yazdım ve sen yine görmedin!