SAMSUN’UN KOLERA SALGINI (1911) TECRÜBESİ ve COVİD19
Emin GÜNAYDIN yazdı..
Tarih boyunca çok büyük salgınlar oldu. Salgınlar aniden ortaya çıkıp, hızla yayıldı ve bir süre sonra etkisini kaybederek ortadan kayboldu. Ancak arkasında bıraktığı ölümlerin dışında ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarında çok büyük tahribatlara neden oldu. Bu yaşadığımız durum dünyanın son on yıllarda yaşadığı en büyük buhran. Buna dikkat ederek aldığımız önlemleri öncelik sırasına göre artırmamız lazım. Salgın geçtiğinde tutunacağımız bir hayatın olması gerekiyor.
1911’de Rusya’da başlayıp Samsun’u da etkisi altına alan büyük bir kolera salgını baş göstermiştir . Bu dönemde Samsun’da bulunan bir İngiliz seyyah William John Childs, Samsun’daki kolera salgınını ve alınan tedbirleri şu şekilde anlatıyor;
Kolera Samsun’a yaz başında musallat oldu. Ansızın geldi; insanlar yolun ortasında vurulmuşçasına acıyla yerlere yuvarlandılar ve o sırada başlarına ne geldiğini bilemediler. Salgın şiddetle arttı geçit karantinayla kesildiğinden Bağdat yolunda trafik durdu; gemiler limana gelmekten kaçındılar; kaçmanın bir yolu yoktu çünkü köylüler dağ köylerine kaçan kentlileri ateş açarak kovuyorlardı Köylüler, başka yerler gibi Samsun’un da kendi kolerasına kendisinin katlanması gerektiğini söylüyorlardı.
Bu olağanüstü koşullarda ticaret altüst olunca Samsun’daki iş çevreleri başka bir deyişle yabancılar, Rumlar ve Ermeniler hastalıkla savaşmak zorunda kaldılar. Bu ülkede Hristiyanlar koleradan Müslümanlardan korktuklarından çok daha fazla korkarlar. Ancak biri hastalığa karşı elinden geleni yaparken öteki Allah’ın takdirine ve Hz Muhammed’in koruyuculuğuna sığınırsa hiçbir sonuç alınamaz. Bu nedenle, Samsun’daki ticaret erbabı kendi kurtarmak üzere alınacak bu tüm önlemler için yetkililerden onay ve ayak takımının bağnaz ayaklanmasına karşı askeri destek sözü aldı. Ayrıca tedbirlerin maliyetini üstlendiler ve büyük bir bağış yaptılar. Ön hazırlıklar ivedilikle yerine getirildi ve komite işe koyuldu; hastalığın görüldüğü her ev içinde oturanların giysileri eşyaları ile birlikte ateşe verildi. Yok edilen mal mülk için tazminat toplanan paralardan karşılandı. Bu ve başka önlemlerle hastalığın kökü kazındı ve Samsun salgından etkilenen öteki bölgelerden daha az zarar gördü. Yine de bu parlak örneği izleyen başka bir kent olmadı. Salgının öteki yerlerde daracık pis ara sokaklarıyla temizliği kuşkulu suyuyla nasıl ilerlediği Samsun’dan çok daha küçük nüfusu tamamen Müslüman olmasa da bağnaz Müslümanlardan oluşan Çorum örneğin de görülebilir. Kentte kolera başladığında halk bunu Allah’ın takdiri olarak tevekkül ile karşıladı hastalığa kurban gidenleri yıkadılar dualarla defnetmeye hazırladılar ve ailesi ölünün çevresinde toplanarak yas tuttu kısa sürede binden fazla kişi öldü. Felaket ancak salgının şiddeti kesilince son buldu.
1911 yılında Samsun’da yaşanan kolera salgınında alınan tedbirlerle salgının büyük felakete dönüşmeden engellendiği ortada.
Bu gün yaşadığımız korona virüs salgını içinde Samsun ve tüm Türkiye de alınan önlemlere tam anlamıyla uyulmalıdır.
Bağnazlığın yeri ve lüzumu yoktur.
“Müslümana bir şey olmaz”, “Allah’ın takdiri”, “Ben gencim” gibi söylemlerin 1911’de söylendiği aşikardır. Sonuç felaket. Bugün de aynı söylemler var ve maalesef sonucu belli ölüm. Bize düşen görev aklın ve bilimin öncülüğünde tüm tedbirleri almak Allah’a dua etmektir.
Sağlık Bakanlığımızın korona virüse karşı yayınladığı 14 maddelik önlem tedbirlerine sıkı sıkıya uyulmalıdır. Tokalaşma, sarılma gibi yakın temaslardan kaçının. Ellerinizle gözlerinize, ağzınıza ve burnunuza dokunmayın . Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin ya da erteleyin . Yurt dışından dönüşte ilk 14 günü evinizde geçirin. Bulunduğunuz ortamları sık sık havalandırın. Kıyafetlerinizi 60-90°C’de normal deterjanla yıkayın .Evde kal Türkiye vb
Şairin dediği gibi;
Elbet bitecek güneşe hasret günler.
Bu günler geçecek
yaralı ama onurlu bakacağız yaşama
belki gülmeyeceğiz ama
dudaklarımızda bir madalyon gibi duracak tebessüm.
kaybetsekte kavgaları
yenilen biz olmayacağız.
türküler gibi
dağlar gibi
ırmaklar gibi
çiçekler gibi
içinde olacağız yaşamın.