SOKAK ARASI
İlkokula başladığım sene kirada kaldığımız evin sokağından seyrediyorum rüyamı. Evimizin çaprazında başka bir ev var. Kırmızı bisikleti olan çocuğun evi. O da kendi rüyasını seyrediyor kırmızı bisikletinin üzerinden. Herkes kendi rüyasını yaşıyor.
Rüyalarımızda evlerin zillerine basıp kaçmak modaydı. Birçok rüyada mahalleden çocuklarla evlerin zillerine basıp kaçmayı planlardık. Kendi evlerimizin zillerine de basıp kaçacaktık tabi. Rüya da olsa çocukluk böyle işte. Yorulmuştuk. Zillere de basamadık. Rüyalarda evlerin kapı zili olmuyordu çünkü.
Ben bir gün kendi rüyamda kayboldum. Anneler mahalle pazarına giderken çocukları eve kapatırlar gibi kayboldum. Rüyamda avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Ama avazım çıkmadı. Yüksek bir buluttan düşmüş gibi irkildim birden. Rüya içinde rüya.
Ben çıkacağım diye tutturdum rüyamın içinden. Ama kaybolmuştum rüyamın içinde. İlkokuldan sınıf arkadaşımın polis olan babası buldu beni. Korktum, düştüm yükseklerden, irkildim.
Bir daha da evden uzağa tek başına gitmedim hiçbir rüyamda. Rüyamın içindeki annemin komşuları bana niye hep evde duruyorsun, gitsene, sokağa çıksana deyip durdular. Bana bunu tavsiye edenlere bunun bir rüya olduğunu anlatamazdım elbette.
Bir de şu yandaki iki katlı evin köpeği var rüyamda. Her sabah Kızılırmak İlkokuluna giderken önüme çıkardı da ne çok korkardım köpeklerden. Sanıyorum köpek fobim oradan. Yani bu rüyamdan.
Hatta teyzem bir gün elimden tutup Kızılırmak İlkokuluna götürmüştü beni rüyamda. Teyzem bile hatırlamaz ama ben hatırlıyorum, çünkü benim rüyamdı.
Sokağımızın az ilerisinde diş teknisyeni birisinin evi vardı, ev hâlâ da orada, yani rüyamda. O eski Rum binası da şimdi girdi rüyama.
Kızılırmak İlkokulunda 1/A sınıfında öğrenciydim bir rüyamda ve sınıfa Yunanistan’ın Nea Bafra’sından Rumlar gelmişti. Ellerinde şekerler ve çikolatalarla. Rüya da olsa hangi çocuk şekeri sevmez ki. Biz şekerleri, çikolataları anlamıştık ama nece konuştuklarını anlamamıştık.
Bunun iki sebebi vardı tabi: Rumca konuşuyor olmaları ve henüz 1/C sınıfında öğrenci oluşumuz. Rüya da olsa öğrencilik pek güzeldi.
Rüyamda top sakallı kırmızı suratlı bir adam Türkçeye çeviri yapıyordu. Buradan göçen Rumların torunları gelmiş Gazipaşa Mahallesine.
İşte bu okulun az gerisinde turuncu sarı karışımı renkli evin yanındaki şu evde artist gibi bir adam vardı rüyamda. Arabası da Hacı Murat’tı ve rengi kırmızıydı. Adam Tekel’de ya da Kereste Fabrikasında işçiydi galiba. Çünkü zengindi.
Rüyamda son olarak şu notu düşmek isterim. Bir gün birden rüyama girdi ev sahibimiz. Çıkın evimden demişti hatırlıyorum. Çıktık oradan evet, başka bir ev kiraladı babam.
Ev kiralandı, rüyalar kiralanmaz. Rüyalarımızdan çıkartamadı ya o kadın bizi.
Rüya rüya içinde ve hayat akmaya devam ediyor.
Fatih Tezce