“YAĞMURLA ‘YAŞ’LANMAK”
Irmak delirmiş gibi sana koşuyor… Ne güzel şimdi deniz olmak
Ne güzel ırmak olup sana kavuşmak. Seni hep damla damla hayal ettim sonra topladım gözyaşımda… Bazen yapayalnız aktın gözümden, bazen Irmağın alıp götürdüğü bulutlara ektim seni, yağmur olup düştüğün toprağım oldun yoluma…
Hiçbir damlasından kaçmadım, hiçbir damlasını ziyan etmedim ‘Sen’in… Çünkü kıyamam, kıyamadım sana… Şemsiyelerinde insanlar telaşlanırken ben durdum bir kurulakta seyrettim seni… Ne güzel iniyorsun gökten kimseye değmeden ve çarpmadan, diğer damlalara göz ucuyla bakarak…
Çoğala çoğala iniyorsun vapurların Eminönü’nden duyulan sesine, sokağa, ağaca, çocukların oynadığı topaca, toprağı dertli dertli okşayarak sonra göllere, derelere ve ırmağa. Seni seyreylemeye devam ediyorum… Rahmetli anneannem kurulak derdi. Evin altındaki saçaktan yapılmış yağmur gelmeyen yerlere… Ama sen gel, sen yağmurla gelensin bana… Sen gel ben ıslanmayı özledim. Sen gelince yağmur kıymetlim olur… Ne kadar çok sen varsın şimdi her gördüğümde… Balıkçılar martıları seyreder gibi ben de seni seyrediyorum… Sulara sığınıyorsun, sonra bir iken bin oluyorsun… Dedim ya ne çok sen var senden ayrı… Senleri topluyorum gözlerimle… Esirinim artık senin… Gözlerimden başka gideceğin yerin de yok… Esaret mekân değiştirdi…
Martılar dönüyor gökte yağmurla bir olmuş… Sen dönüyorsun benimle. Dönüyorum gözlerimden senin gözlerine. Dönüp dönüp sende duruyorum, sende kendimi görüyorum… Seninle kendime kavuşuyorum ve yağmura karışıyorum… Küçülmüş bir damla oluyorum Uğur böceğinin kırmızısında… Kelebeklerle uçuyorum ebegümecilere… Nilüfer çiçeklerine göl oluyorum… Irmaklara sır döküyorum. Denizlere kavuşmama az kaldı, sana kavuşmama az kaldı…
Artık büyüdüm ırmak oldum…
Deli gibi sana koşuyorum…
Ne güzel şimdi Deniz olmak…
Sen hep denizim ol, sırlarımı sen topla…